EFSANELER ve EVLİYALAR ŞEHRİ HARPUT

Gezilecek Yerler
Kültür & Yaşam
Tarih ve Arkeoloji
İnanç

Başta heybetli Süt Kalesi ile, Eğri Minareli Ulu Cami ile, Anadolu’ nun en eski kiliselerinden Meryem Ana Kilisesi ile, Kündekari Minberi ile, Kurşunlu Cami ile, evliyaların türbeleri ile ve Osmanlı’ dan günümüze yıkanma kültürünü taşıyan çeşit çeşit hamamları ile Harput; Elazığ’ ı ziyaret edenlerin uğramadan geçmemeleri gereken bir kültür ziyafeti... Gelin bu ünlü ilçeyi biraz daha yakından tanıyalım...

İlçe; tam Elazığ Ovası’ na hakim bir konumda bulunduğundan ve işlek yolların kesişme noktasında yer aldığından dolayı, ilçenin tarihçesi M.Ö. 2000’ li yıllara kadar gitmektedir. Önce Hurriler, ardından Hititler, Urartular ve Asurlular bölgeye egemen olurlar. İlçenin en heybetli yapısı olan kale, Urartu zamanında inşa edilmiştir. Daha sonraki dönemlerde ise Medler, İskitler, Romalılar ve Bizanslılar şehirde hüküm sürmüşler. 11. yüzyıla kadar süren Arap hakimiyetinden sonra 11. yüzyılda bir Türk beyi olan Çubuk Bey Çubukoğulları Beyliği’ ni, 12. yüzyılın başında bir Türkmen beyi olan Artuk Bey de Artuklu Beyliği’ ni bu bölgede kurarlar. Ulu Cami de bu Artuklu Dönemi’ nde inşa edilmiş eserlerin en önemlisidir. İlerleyen dönemlerde önce Selçuklu hakimiyetine giren Harput, daha sonra Moğol istilaları, İlhanlı Devleti, Dulkadiroğulları Beyliği, Safeviler gibi dönemlerden geçtikten sonra 1516 yılında Osmanlı hakimiyetine girer.

Osmanlı hâkimiyeti döneminde Harput, Basra ve Bağdat’tan Diyarbekir’e gelip, oradan da Malatya ve Sivas istikametinde devam eden önemli bir ticaret yolunun üzerinde bulunuyordu. Bu yol aynı zamanda askerî amaçlarla da kullanılıyor, ayrıca bir yol da Bingöl ve Muş üzerinden Van’a ulaşıyordu. Bu önemli ticaret ve kervan yolları, o zamanlar Harput için önemli gelir kaynağı durumunda idi. İlçe; 19. yüzyıldan sonra coğrafi yapı olarak gelişmeye elverişli olmaması ve yeni gelişen ana ticaret yollarından uzak kalması gibi sebeplerden önemini yitirmeye başlamıştır.

Harput isminin kökeni ile ilgili bir çok rivayet olmakla birlikte en çok kabul gören açıklama “kaya (har) kale (put)” anlamına gelen bir sözcükten türediğidir.  Yerleşimin adı, Hitit döneminde adı “Karpata”, Bizans Dönemi’ nde de “Harpote” olarak anılmaktadır. İlçenin en güzel yerinde heykeli olan Balak Gazi, bu yörenin yetiştirdiği en ünlü Türk komutanlarından birisidir.

Osmanlı İmparatorluğu döneminde Amerikalılar tarafından Anadolu’ nun değişik kentlerinde açılan en eski okullardan bir tanesi de Harput da bulunmaktaydı. Euphrates College adıyla 1878 yılında Şehroz Mahallesi’ nde açılan ve bölgede yaşayan gayrı müslim çocukların eğitiminde kullanılan okul, Cumhuriyetin kuruluşundan bir süre sonra kapatılmış ve binası bugüne ulaşamamıştır. Cevat Fehmi Başkut’ un “Harput’ da Bir Amerikalı” eseri bu okulun ABD’ ye göçen mezunlarından esinlenerek yazılmıştır.  Bu arada “Neden Geldim Amerika’ ya” isimli şarkısının 1920’ li yıllarda yapılmış kayıtları ortaya çıktıktan sonra ünlü olan Achilleas Poulos da 1918 yılında Harput’ dan Amerika’ ya göçen Ermeni vatandaşlarımızdan biridir (https://www.youtube.com/watch?v=NLoekQOQ5RM).

Şehrin güneydoğusunda, üç tarafı derin uçurumlarla birbirinden ayrılmış olan aynı hizadaki üç büyük kaya kütlesinin ortasındakinin üzerinde yer alan Harput Kalesi, yuvarlak bir planda inşa edilmiş olup 50.000 m2 den fazla bir alanı kaplamaktadır. Kalenin ön tarafında 100 m., yanlarda ve arkada ise 200-300 m. arasında değişen yükseklik farkı bulunmaktadır. Kalenin öndeki burcu silindir şeklinde, yan taraftakiler ise köşeli biçimde yapılmıştır. Kalenin yapımında yaşanan kuraklıktan dolayı inşaatında su yerine süt kullanıldığı rivayet edildiğinden kaleye Süt Kalesi de denmektedir.

Son yıllarda restore edilen kalenin içerisinde zindanlar, sarnıçlar, silah depoları bulunmaktadır. Osmanlı döneminde kalenin içerisinde bir mahalle oluşmuş ve konaklar inşa edilmiştir. Yapılan arkeolojik kazılarda bol miktarda araç gereç ve sivil eşya bulunmuştur.

Harput’ da çok sayıda tarihi cami bulunmaktadır. Bunlardan eğri minaresi ile dikkat çeken Ulu Cami 12. yüzyıldandır, Alacalı Cami siyah beyaz taş örgüleri ile göze çarpmaktadır, Ağa Cami16. yüzyıla tarihlenmektedir, Kurşunlu Cami Ulu Cami’ den buraya getirilen ağaç oyma mimberi ile dikkat çekmektedir, Sara Hatun Cami 15. yüzyılda Akkoyunlu hükümdarı Uzun Hasan tarafından annesi Sare Hatun adına inşa ettirilmiştir. Bunlardan başka şehirde bir de çok sayıda türbe bulunmaktadır. Arap Baba Türbesi, Fatih Ahmet Baba Türbesi, Ankuzu Baba Türbesi, Mansur Baba Türbesi bunlardan en önemlileridir. Hazır Harput’ a gelmişken 2 tane de Osmanlı hamam yapısını görebilirsiniz. Bunlar da Ağa Cami’ nin doğusundaki kısmen yıkılmış Hoca Hasan Hamamı ile Sara Hatun Cami’ nin yanındaki Cemşit Bey Hamamı’ dır.

Bu tarihi yapıların haricinde Harput’ da mutlaka gezip görmenizi önereceğimiz birkaç mekan daha bulunuyor. Bunlardan bir tanesi Gülsan Şirketler Grubu tarafından onarılıp ziyaretçilere açılan Şefik Gül Kültür Evi isimli tipik bir Harput Konağı. Bu konağın içerisinde günlük yaşamda kullanılan dekorasyonla ilgili fikir sahibi olabilirsiniz. Bir diğer şehrin biraz dışındaki Ejderha Taşı. Yerde yatan bir ejderhaya benzeyen bu kaya kitlesi, şehre zarar vermek için yavrusu ile beraber Harput’ a yaklaşan bir ejderhanın Fethi Ahmet Baba’ nın dua etmesi üzerine taşa dönüşmesi efsanesine dayanıyor. Bir başka ilginç eser 179 yılında hemen kalenin alt tarafındaki kayalıkların dibine inşa edildiği düşünülen fakat daha sonraki yıllarda sık sık restore edilen ve bugün hala ibadete açık olan Süryani Kadim Meryem Ana Kilisesi’ dir. Bölgeden ayrılmadan bir de mutlaka şehrin biraz dışındaki Buzluk Mağarası’ na gitmenizi tavsiye ederiz. Buzdolabının olmadığı dönemlerde buz elde etmek için kullanılan mağaranın dibindeki galerilerde yaz aylarında buz sarkıtları görülebilmektedir.