Doğu Anadolu Bölgesi'nin Yukarı Fırat bölümünde yer alan ve Türkiye’nin büyükşehir statüsündeki 30 ilinden biri olan Malatya, 806.156 kişilik nüfusuyla (2020 yılı verilerine göre) Türkiye’nin 28. en yüksek nüfuslu ilidir. Güneyinde Adıyaman ve Kahramanmaraş, kuzeyinde Sivas ve Erzincan, doğusunda Elazığ ve Diyarbakır, batısında ise Kayseri illeri bulunmaktadır. Fırat, Tohma ve Söğütlü gibi birçok akarsuya ev sahipliği yapan Malatya'da plato ve ovalar da geniş yer tutar. Başlıca ovalar Malatya, Doğanşehir, İzollu, Akçadağ, Yazıhan, Mandıra, Distrik, Erkenek, Mığdı, Sürgü ve Çaplı Ovalarıdır.
Doğu Anadolu Bölgesi ve Fırat Nehri’nin stratejik konumunda yer alan bir yerleşim yeri olması, iklim ve tabiat şartları sebebiyle tarihin her döneminde önemini koruyan Malatya’nın tarihi Hitit dönemine dayanmaktadır ve o günden bugüne el değiştirerek günümüze kadar gelmiştir.
Tarihte ilk defa Hitit (M.Ö 1200 – 700) şehirleri arasında yer alan Malatya’da yapılan kazı çalışmaları, yörede en eski yerleşim tarihinin 8-10 bin yıla ait olduğu bilgisini vermiştir. Kazılarla ele geçirilen buluntular, yörede en eski çağlardan beri insan topluluklarının yaşadığını göstermektedir. 1979-1986 yılları arasında kazıları sürdürülen Pirot-Caferhöyük sonucu dünyanın ilk heykel örneği sayılan, beyaz kireçtaşından yapılmış küçük figürünler, M.Ö. 7000 yılına tarihlenmektedir. Günümüzde Fırat baraj gölü altında kalmış olan Caferhöyük ve Değirmentepe ile Eski Malatya yakınındaki Arslantepe, Malatya yöresinin yerleşim tarihinde en önemli alanları oluşturmaktadır.
İlk olarak Arslantepe’de Milidia, Melide, Melita gibi adlarla ortaya çıkmış olan şehir, Asur kralı Sanherib (M.Ö 705-681) döneminde Asur egemenliğinde kalmıştır. M.Ö. 681-669 zamanında Asar Haddon zamanında Asur egemenliğinden çekilen bölgede M.S 1.yy’a kadar Med ve Perslerin hâkimiyeti görülür. Romalıların bölgeye gelmesinden sonra İmparator Titus (M.S 79-81) XII.Fuiminata lejyonunun daimi karargahını Arslantepe’nin 4 km kuzeyine taşımasıyla yeniden ortaya çıkmış ve ilk kez yer değiştirerek bugünkü Eski Malatya şehri oluşmuştur. Bu karargah etrafında yapıları oluşması ve yeni yerleşim alanları kurulması ile Malatya bölgesi giderek büyüyerek surlarla çevrelenmiş, askeri nitelikli bir üs niteliği taşımaya başlamıştır.
Theodosius Magnus (M.S. 379-382), 395’te imparatorluğu oğulları Arcadius ve Honorius arasında bölüştürmüş. İmparatorluğun doğusu Arcadius’a düşmüştür. Malatya, İmparatorluğun ikiye bölünmesinden sonra Doğu Roma (Bizans) İmparatorluğu içinde kalmış, bundan sonra da önemini sürdürmüştür. Şehri Romalılardan daha çok geliştiren Bizanslılar’ın Gündüzbey, Yeşilyurt, Yakınca, Banazı, Bostanbaşı ve Tecde adıyla bilinen yerleşim merkezleri kurduğu düşünülmektedir.
575 yılının sonbahar mevsiminde Sasanilerle Bizanslılar arasında büyük bir meydan savaşı yaşanmasından sonra şehir, Anadolu’nun tamamen Türkleşmesine kadar Bizans ve Müslüman Araplar arasında paylaşılamayan bir merkez konumunda kalmıştır. Habib İbn-i Mesleme komutasındaki İslâm ordularının Malatya’yı fethetmesinin ardından kent yaklaşık 80 sene İslâm Devletinin sınır şehri olsa da İslâm Devletindeki iç çekişmeleri fırsat bilen Bizanslılar, Malatya’yı tekrar işgal etmiştir. Ancak 1071 Malazgirt Savaşı’ndan sonra 1085’te Selçuklular Malatya’yı tamamen fethetmiştir.
40 sene boyunca Selçuklulara bağlı Danişmendoğulları’nın başkenti olan Malatya, Selçuklulardan sonra İlhanlılara ve daha sonra Memlüklülere geçmiş, 1516’da Yavuz Sultan Selim Memlüklülere son verene kadar çeşitli beyliklere bağlı kalmıştır. 1577 yılında Suriye’de Şam Diyade adlı Türkmen aşiretinden Şah İsmail ve ona katılan asilerin isyanlarını güçlükle bastıran Osmanlı Devleti, yakaladıkları asileri cezalandırsa 16.yy sonlarında geri kalan asilerin ayaklanmalarını bastırmakla uğraşmıştır. Bu dönemden sonra Malatya’da yer yer ayaklanmalar olduysa da Osmanlı’ya bağlı olarak huzurlu bir yönetim oluşturulmuştur.
18.yy ortalarında iç ayaklanmalar sebebiyle Kahramanmaraş’tan ayrılarak Diyarbakır Eyaleti’ne bağlanan şehir, 19.yy başlarında harap bir durumdaydı. Yılın yaklaşık 4/3’ünü bağlarda geçiren halk, bu yörelerde yerleşme eğilimindeydi. Kent de bu sebepten dolayı gelişemiyordu. Tanzimat’a kadar sönük bir devre geçiren Malatya Tanzimat’tan sonra Mâmûretü’l-Aziz Eyaleti’nin üç sancağından birinin merkezi olmuştur. Birinci Dünya Savaşı başında İç Anadolu’nun merkez şehirlerinin büyüklerinden biri hâline gelmiş, o dönemde yabancı işgaline uğramayan nadir kentlerinden biri olmuştur. Cumhuriyet Dönemi’nde il olmuştur. 1931’de demiryolunun Malatya’ya varması ve 1937’de şehrin demiryolu ile Sivas’a bağlanması, kentin kalkınmasının yolunu açmıştır.
Doğal, tarihi ve kültürel bereketi ile yıllar boyunca tarih sayfalarında önemli bir yer edinen Kayısı Diyarı Malatya’nın ekonomisi sürekli bir gelişim göstermiş, doğal ve tarihi güzellikleriyle cazibe merkezi olmaya devam etmiştir.